Hatıralarımız Gerçek mi? Yoksa Kurgu mu?

Harvard Üniversitesi Psikoloji Profesörü Daniel Schacter. “Deneyimlerimizi kameraya kaydeder gibi kaydetmeyiz. Anılarımız farklı çalışır. Kilit öğeleri deneyimlerimizden çekip çıkarır; onları depolarız. Sonra deneyimlerimizin kopyalarını geri almaktan ziyade onları yeniden yaratıp kurgularız. Bazen yeniden kurgulama sürecinde deneyimden sonra edindiğimiz hisleri, inançları, hatta bilgiyi ekleriz. Yani; geçmişle ilgili anılarımızı olaydan sonra edindiğimiz duyguları ya da bilgiyi geçmişe atfederek anılarımızı yönlendiririz.” Diyor.

Kişi hatırasını ona bakmak için çağırmaz, her ihtiyaç duyduğunda onu yeniden kurgular. Bu hali ile hatıralarımız geçmişten gelen yadigarlar olmaktan çıkmış olurlar. Belleğin bu yeniden kurgulayan doğası bir ölçüde onu güvenilmez de kılar. Örneğin çocukluk anılarımız, son derece güvenilmez olabilir. Hatıralarımız ile ilgili bu bilgi, benliğimize en yakın hakikatlerin de bir bölümü hakkında farklı düşünmemizi gerektirebilir.

Yaşamda bir çok şeye karşı olduğu gibi, anılarımıza da sahip olma eğiliminde olmamız çok da şaşırtıcı değil. Sahiplenme ve mülk anlayışı bizi güvende tutuyor. Çünkü çevresine yeni ağlar ve yollar örmek üzere bir takım sabitlere ihtiyaç duyuyoruz. O sabiterin üzerine inşa ediyoruz.

Yıllar önce, “tercih ederek” yaşadığımız ve “keyif” aldığımız bir an ile ilgili kaydettiğimiz kilit öğeleri bugünün bilgi ve duygu durumu ile çağırarak, yeniden kurguladığımızda. Yani hatırladığımızda. O anının parçaları olan yer, kişi ve atmosfer ile ilgili sabitler hakkındaki bilgi ve his değişimlerimiz, o anıyı “keyifsiz” ve “maruz kalarak” yaşadığımızı düşündürebilir. Çünkü o an’ın bilgi, his ve gereklilikleri, o anıyı bu yeni hali ile kurgulamayı gerekli kılmıştır. Bu durumda bundan böyle yeni ağlar ve yollar bu yeni sabit çevresinde geliştirilmeye başlanacaktır.

Peki o an, an’ın deneyimlerinden sadece kilit öğeleri depolayan belleğimiz yerine yalnızca bir görüntü ve ses kaydı ile kaydedilmiş olsaydı? O zaman, belleğimiz dışında tutulan bu kayıtlara müdahale edemez, yeni bilgi ve hislerimiz ile onu manipüle edemezdik. Çünkü kayıtlarda o an’a ait net bilgilere, o an’ın yaşanırken gerektirdiği bilgi ve hislere direkt olarak ulaşıyor olurduk. Bu, aynı an’ı paylaştığımız bir başkasının yine o anı ile ilgili farklı olabilecek bakış açısını da görece açıklıyor.

Psikolog Charles Feynyhough’a göre; “hatırlamak nörolojik bir sürecin ürünü olduğu kadar anlatıma dayalı hayal gücümüzün de bir eylemi.”

Peki beynimiz, henüz yeniden yaratım sürecine girerek kurgulamadan hemen önce çağırmaya karar verdiği anılarımızı hangi duygu damgası ile karar vererek çağırıyor? O an’ın mı? Biraz sonra kurgulayacağı an’ın damgası mı?

Visited 1 times, 1 visit(s) today

Leave A Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir